Geçen hafta Die Welt'te yayınlanan yorum, "reel-politik"in nasıl işlediğine mükemmel bir örnekti. Yazıda "rahatsız edici gerçek" olarak şu itiraf yer alıyordu: ""Erdoğan olmadan olmuyor". Neden? Çünkü "yeni dünya"da ABD nüfuzunu kaybediyor, yeni güç kutupları ortaya çıkıyor, bu dengede Türkiye'nin önemi artıyor. Erdoğan, mültecileri barındırarak, Rusya ile Ukrayna arasında kendini arabulucu olarak konumlandırarak ve Türkiye'nin stratejik pozisyonunu kullanarak kendisini vazgeçilmez hale getirdi. ABD'nin Suriye'den çekilme planlarının konuşulduğu bugünlerde Ankara'ya yeni "vazifeler" verilmesi de sözkonusu... Dolayısıyla bölgedeki önemi de artacaktır.
Peki ya Erdoğan'ın inşa ettiği baskı rejimi? Gazete, "Dış politika bir kâr-zarar hesabından ibaret" diyor ve ekliyor: "(Ankara ile yaşanacak) her ihtilaf, Türkiye'yi Batı'dan daha da uzaklaştırma ve Rusya'nın kucağına itme riski taşıyor. Özellikle de bu zamanlarda kimse böyle bir risk almak istemiyor."
İnsan hakları mücadelesi verenlerin önündeki en büyük engellerden biri bu: Stratejik mecburiyetler, her zaman demokratik kaygıların önüne geçiyor. Ne yazık ki, Çin'le ticaret yaparken de, Rusya'dan petrol alırken de, Türkiye'ye silah satarken de geçerli bir mazeret bu... Ve bedelini Türkiye hapishanelerindeki siyasetçiler, tutuklanan gazeteciler, kapatılan partiler, altı oyulan bir laik demokrasi ödüyor. Elbette Batı'nın "Erdoğan'sız olmuyor" noktasına gelmesinde Türkiye muhalefetinin güçlü bir alternatif ortaya koyamaması da önemli bir faktör. Ancak Batı'nın, güvenlik kaygılarını, mülteci akınını, Rusya'nın yayılmacılığını, insan hakları savunusunun, özgürlük ihtiyacının, demokrasi mücadelesinin önüne koyması, sadece yaşlı kıta için değil, insanlık için de bir alarm zilidir. İsveç'in NATO üyeliği kartını oynama biçimi, Erdoğan'ın alışveriş yapma tarzını bir kez daha gösterdi. "Kriz yarat, taviz kopar, istediklerini ver" taktiği, daima sonuç veriyor. Bunu görerek "Erdoğan'sız olmuyor" diyen Batılı çevreler bilmelidir ki, Türkiye halkının yarısı "Erdoğan'la olmuyor" diyerek demokrasi ve özgürlük mücadelesine devam edecektir.
|