içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

TSİP Genel Sekreteri Ali Öner Yaşamını Yitirdi

WELG / İstanbul - Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (TSİP) Genel Sekreteri ve hayvan dostu Ali Öner, kaldırıldığı Dr. Nazif Bağrıaçık Kadıköy Hastanesi’nde bu sabah 72 yaşında yaşamını yitirdi.

TSİP Genel Sekreteri Ali Öner Yaşamını Yitirdi
Haberi Sesli Dinle

WELG | 1974'ten bu yana TSİP üyesi olan Ali Öner, uzun süredir çoklu organ yetmezliği tedavisi görüyordu. TSİP Genel Başkanı Turgut Koçak'tan alınan bilgiye göre, Öner evinde düştükten sonra dört ay hastanede tedavi gördü. Yüksek tansiyon, solunum yetmezliği ve idrar yolu iltihabı gibi yaşlılığa bağlı hastalıklar teşhis edilen Öner, ölmeden önce yatalak hastaydı ve Darülaceze’de kalıyordu.

Ali Öner’in cenazesi yarın Ataşehir İçerenköy Cemevi’nde saat 12.00’de yapılacak törenin ardından Çekmeköy Yukarı Baklacı Mezarlığı’na defnedilecek.

 

Ali Öner Kimdir?

2012 Kasım ayında kendisiyle yapılan ve Ekin Sanat dergisinin Ocak 2013 sayısında öykü formatında yayımlanan özel bir röportajdan alıntılar:

“Bak sana ne anlatayım,” dedi. Sandalyesini biraz daha öne çekip iyice yerleşti üzerine. Tam konuşacaktı ki masa üzerinde unutulmuş TSİP parti programını görünce, sinirlendi, bir kutsalı yerinden kaldırır gibi aldı, özenle götürüp kitaplıktaki yerine koydu. “1974'te İstanbul’a geldim. O zaman ortalık karışık tabi, sağ sol davasına her gün yirmi kişi ölüyor.” “Sen aslen Ceyhanlıydın, değil mi abi?” “Hayır. Saimbeyli’denim. Ceyhan’a sonradan göçtük biz. 1952 senesinde Saimbeyli’de doğmuşum. Ben ilkokul ikinci sınıfta iken ailecek göçmüşüz Ceyhan’a. Zaten orda aile dağıldı. Beni Adana Yetiştirme Yurdu’na verdiler. Yurtta terzi atölyesinde çalıştım. Sonra, bando takımında trompet çaldım. Müzik kulağım iyidir.” “Şimdi saz falan çalabiliyor musun abi?” “Denemedim ama biraz uğraşsam çalarım herhalde. Yurtta Afşinli bir hoca vardı. Şerefsiz, Alevi olduğum için sürekli döverdi beni. Şimdi gebermiştir büyük bir ihtimalle. On sekiz yaşına gelince bizi kapı dışarı ettiler tabi. Kendimi bir anda sokakta buldum. Bir yıl falan çok sıkıntı çektim. Sokaklarda yattım. Eski otogarın, tren istasyonunun dili olsa da konuşsa… Bilirsin eski terminali?” “Bilirim. Şimdi yerinde Sabancı Merkez Camisi var.” “Derken askere gittim ben. İzmir Menemen’e çıktı askerliğim. Askerlik şubesinde muayene olurken mesleğimi ‘trompetçi’ olarak yazdırmama rağmen askerde beni boru takımına verdiler. Askerde de Alevi olduğum için çok ayrımcılığa uğradım. Balıkesirli bir başçavuş vardı: Raşit Mandacı. Bana akşama kadar tuvalet temizlettirirdi orospu çocuğu. Sonra askerlik bitti, memlekete döndüm. Adana Belediyesi Bando Takımı’nda işe başladım. Bir gün baktım ki, itfaiyenin karşısına TSİP büro açmış. O zaman belediyenin bando takımı itfaiye bünyesindeydi. Gidip üye oldum. Sene 1974.” “O zamanlar İstanbul hayaliniz yok tabi?” “Yok. Adana’da çok aktiftim o zaman. Düşün. Küçüksaat Meydanı’nda tek başıma partinin yayınlarını satıyorum. Olacak iş değil. Tabi sürekli polis bana diş biliyor, açığımı kolluyor. Bir gece 15-16 Haziran afişlerini asarken mahalle bekçisine yakalandık. Bekçi, Nuh diyor, peygamber demiyor. ‘İlle sizi karakola götüreceğim’ diyor. ‘Yahu arkadaş, partiler böyle şeyler için izin almak zorunda değil!’ desek de anlatamıyoruz. İyi, dedim beni götür o zaman. Haksız yere on iki gün Adana Emniyeti’nin altındaki atış poligonunda işkence gördüm Osman. İşkence yapanların başında da Birinci Şube’den başkomiser Ümit vardı. İşkence sonrasında belediyeye çıkışımı veremeden Adana’dan ayrılmak zorunda kaldım. Can güvenliğim tehlikedeydi.” “Ver elini İstanbul?” “Hayır. Önce Mersin’e gittim. Orda DİSK’e bağlı Hürcam-İş Sendikası’nda iki ay falan çalıştım. Çalışırken arkadaşlardan, İstanbul’da Kitle dergisine eleman aranıyormuş, diye duydum. Bizim partinin yayın organı… Atladım İstanbul’a. Gündüz dergi bürosunda çalışıyorum, akşam da Vezneciler’de bir yurtta kalıyorum.” “Cemaat yurdu mu?” “Yok. Öğrenci yurdu. Karıştırma şimdi. Neyse… 1976’da partinin birinci kongresi oldu. Kongreden sonra ben Eminönü İlçe Başkanı oldum. İlçe başkanlığı binasıyla Kitle dergisi iç içeydi o zaman.” “1977 1 Mayıs’ında Taksim’de miydin abi?” “Tam Kemal Türkler’in konuşma yaptığı kürsünün önündeydim, dergi satıyordum.” “Naptın, silahlar patlayınca kaçabildin mi?” “Ne kaçması yav, dağılan dergileri topluyordum yerden.” “1978’de yapılan ikinci kongrede genel yönetim kuruluna seçildim. Nerden nereye… Sonra partide ayrışmalar başladı. Turgut Başkan’la biz terk etmedik partiyi, mirasa sahip çıktık. Yengenle, 1979’da partinin Ankara Atatürk Spor Salonu’nda yaptığı bir toplantıda tanıştık. Sermin, o zaman Sakarya İl Yönetim Kurulu üyesiydi. 12 Eylül Darbesi’nden dokuz gün önce gözaltına alındım ben. Darbe olduğunda Selimiye Kışlası’nda cezaevindeydim. Daha sonra Sağmalcılar Cezaevi’nde kaldım bir süre. Toplam dört ay falan hapis yattım. 12 Eylül’den sonra yengen ‘Darbe Anayasasına Hayır’ kampanyasına katıldığı için tutuklandı, işkence gördü. Çok sancılı süreçlerdi. Ancak 1985’te tekrar bir araya gelebildik, 1992’de de evlendik.” Bana biraz daha yaklaşıp gözlerini üzerime dikti, ses tonunu sertleştirdi. “38 yıldır bu partiye hizmet ediyorum Osman. Bir kere olsun karımı da aldatmadım, partime de sırtımı dönmedim. Çocukları çok sevmeme rağmen çocuk yapmaya vaktimiz bile olmadı, anlıyor musun?” Tekrar arkasına yaslandı. Boşalmıştı. Yaşaran gözlerini eliyle sildi. Eskiden yaşadığı travmalar hafızasında canlanınca o kötü günleri yeniden yaşamıştı belli ki. “Bütün çocuklar senin sayılır abi” dedim çaresizce. “Elbette. İnancımıza göre çocuklar hepimizin ortak değeridir. Sağ olsun yengen çocuk eksikliğini hiç hissettirmedi bana. Hem çocuğum oldu, hem annem, hem babam, hem sevgilim; her şeyim yani.” “Çok şanslısın abi. Biz de yaptık işte bir eşeklik.” “Git konuş kızla, özür dile.” “Tamam abi. Topak nasıl?” “Topak öldü Osman’ım geçen yıl. Oluşumu gömdük. Şimdi iki yavru kangalımız var, onlarla özlem gideriyoruz işte.” Ali Abi’nin üzüntüsünü paylaşmak için cebimdeki Marlboro paketini çıkarıp uzattım. Ters ters baktı, almadı. Kendi sigarasından yaktı. “O boğazımda gıcık yapıyor Osman.” Ses tonundan kızdığını anlamıştım. Böyle küçük burjuva alışkanlıklarına kızardı Ali Abi. “Hayvanları Koruma Derneği kuruyordunuz bir ara, ne oldu o iş abi?” “O iş yattı Osman kardeş. Şimdi bir yasa çıkarıyor hükümet, onu engellemeye çalışıyoruz hayvan dostlarıyla. Bar

@welgmedya

Tarih: 09-07-2024

FACEBOOK YORUM
Yorum