içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Erdal Yıldırım: Newroz Özgürleşmiş Yaşamın Kendisidir

Araştırmacı yazar Erdal Yıldırım'a göre, "Newroz tarihi belge ve verilere göre, en az 5 bin yıldan beri Ortadoğu, Anadolu ve Mezopotamya topraklarındaki çeşitli uygarlıklar ve Aryan toplumlar / topluluklar tarafından, baharın gelişi, doğanın canlanışı, özgürlüğün gelişi olarak kabul edilip yeni yıl olarak kutlandığı gündür. "

Erdal Yıldırım: Newroz Özgürleşmiş Yaşamın Kendisidir
Haberi Sesli Dinle

WELG - Yıldırım, Ancak bu günün Kürtler için çok farklı bir önemi vardır. Kürtler Newroz’u hem bir bayram olarak kutlar, hem de özgürlük ve bağımsızlık için direniş ve mücadele günü kabul ederler.

"NEWROZ ÖZGÜRLEŞMIŞ YAŞAMIN KENDISIDIR"

Newroz esas olarak mitolojik anlatılara ve söylemlere göre zalim Dehak’a karşı dağlarda yakılan, harlanan özgürlük ateşlerinin zaferle taçlandığı gündür. 

Newroz, haksızlığa, zalimlere ve sömürüye başkaldırının zirvelere çıktığı gündür. Newroz, direnen halkların özgürlük meşalesi, bir olma, var olma mücadelesidir. Bu anlatımlardan birisine göre iyilikseverliğiyle tanınan Cemşid’i öldürüp tahta çıkan Dehhak’ın bir müddet sonra omuzlarında yaralar (kimi anlatılara göre de yılanlar) çıkar. Hekimler bu yaraların iyileşmesi için her gün iki erkek gencin beyninin yaralara sürülmesini (yılanlara yedirilmesini) ister. Günün birinde sıra Demirci Kawa’nın son oğluna gelince, Kawa zalim Dehhak’a karşı isyan bayrağını kuşanır ve bir direniş başlatır. Zulüm düzeninden bıkmış halk da ellerinde meşalelerle Kawa ile birlikte dağlara çıkar. Kawa en yakın arkadaşı Feridun ile birlikte Dehhak’ın sarayına saldırır ve elindeki gürz ile Dehhak’ı öldürür. Dağlarda yanan meşaleler özgürlüğün geldiği günün simgesi, nişanesi olarak sarayın burçlarında da yanmaya başlar. İşte o gün özgürlüğün geldiği gündür. 

Newroz, hem Alevi yol ve öğretisinde, hem de Kürt ulusunun mitolojisinde özgün bir yere sahiptir. Ayrıca çeşitli Orta Asya topluluklarında da baharın gelişi kabul edildiği için kutlamaların yapıldığı bir gündür. Alevi inancıyla, Zerdüşt ve Bahai inançlarında da Newroz  - Nü Ro, yani yeni gündür. Bu gün kutsal bir gün olarak kabul edilir ve Newroz Cemi ile taçlandırılır. 21 Mart tarihi olarak kabul edilen Newroz, gece ile gündüzün eşit olduğu, doğanın kışın dondurucu soğuğundan çıkıldığı, baharın yeşillenmeye başladığı, çiçeklerin açtığı, kısacası doğanın canlandığı, yaşamın şaha kalktığı gündür.

Alevi öğretisinde Newrozu kavrayabilmek, anlayabilmek için, bu sürece giden olayları, olguları da bilmek lazım. Zira Alevi yolunda ‘Evren’ sürekli ‘çark-ı pervaz’ (çarklar, dönüş, döngü) halindedir. Hava, Toprak, Su ve Ateş’in (Çar Anasır) bu döngüde birbiriyle ‘ikrar’ ve ‘Rızalık’ temelinde var olması, can olması, birbiriyle buluşması, doğanın yeniden canlanması demektir. Bu döngü, daha açık bir ifadeyle Sersal(yılbaşı), Gağand, Xızır aylarından sonra, kışın bitmesi ve cemrelerin, yani baharın müjdecisi olan sıcaklığın başlamasıyla devam eder.

1.Cemre 20 Şubatta ‘Havaya’, 2.Cemre 27 Şubatta ‘suya’, 3.Cemre de 6 Martta ‘toprağa’ düşer. 

"NEWROZ, BASKICI, YOK SAYMACI, INKÂRCI VE ZULMEDEN ZIHNIYETE KARŞI BAŞKALDIRIDIR"

İşte tam da bu süreçte Heftmal (7 ev) ve NEWROZ ile buluşan yaşam canın yeniden dirilişine, varoluşuna yol açar. Ve 21 Mart tarihinde Newroz ile taçlanan yaşam özgürlüğün, güzel günlerin, varoluşun da müjdesini verir.

Sersal, Gağand, Hızır günlerinin bitimiyle yeni bir sürece evriliyor yaşam. Bu yaşamın da başladığı gün olarak 21 Mart kabul edilir. Bu gün o gündür ve o gün Newroz’dur. Newroz,  baskıcı, yok saymacı, inkârcı ve zulmeden zihniyete karşı başkaldırının, birliğin ve özgürlüğün anlam bulduğu, hak ve hakikata ulaşmak için ikrar verilen, Dar ve Didar olma günüdür.

Rızalığa, Rıxa şehrine dayanan ve bir komünal ortaklık toplumu olan Alevilerde ve  Alevi toplumunun yol öğretisinde Newroz, Çaranasır ‘Hava, Su, Toprak, Ateş ve Can’ın yaşamda  eş ve eşitlik temelindeki bir yansıması, yaşamın direniş ve güzellik için birlikte mücadelesi demektir.

Bu bağlamda Aleviler ve Newroz’un kutsallığına, özgürlüğe, eşitliğe inanan tüm bireyler, gruplar toplumsal sorumluluk bilinciyle “Bir olmak, İri olmak, Diri olmak” için hareket ettikleri, hareket etmek zorunda oldukları da bir gündür. Bugün yaşadığımız, gördüğümüz kimi olumsuzluklar ne yazık ki, Hak ve Hakikattan uzaklaşıldığını, yola, öğretiye ve tarihe sahip çıkılmadığını, bireysel kimi çıkarlar için asimilasyon politikalarına göz yumulduğunu, birlik söylemlerinin hiçbir şekilde ‘birliğe’ hizmet etmediğinin can acıtıcı bir şekilde anlaşıldığını gösteriyor. Ayrıca çeşitli platformlarda göstermelik fotoğraflar ile zoraki yan yana bir duruşun sergilenmesi, bunun da aslında kimi yöneticilerin sadece kitleye şirin görünmeye çalışmalarının sonucu olduğunu ayrıca bizlere göstermektedir.

Başka bir konu da, egemen Şii İslamcı ve Alevi İslamcı zihniyet tarafından birçok şekilde tahrif edilmeye, başkalaştırılmaya ve manipüle edilmeye çalışılan, tüm yaşamı boyunca bir Müslüman ve İslam olarak yaşamış oniki imamlardan biri olan ve Alevi öğretisi, Alevi ritüelleriyle hiçbir yakınlığı, hatta ilişkisi olmayan imam Ali’nin doğum tarihinin 21 Mart olarak lanse edilmeye çalışılmasıdır.  Oysa kaynaklar da imam Ali’nin doğum tarihi 15 Eylül 601 ile 17 Mart 599 tarihleri olarak yazılmaktadır. Aleviliği her yandan sarıp kuşatmaya, tahrif etmeye, özünden koparmaya çalışan anlayış, bu sebeple de 21 Mart tarihini (bana göre tarihin hangisi olduğunun hiçbir önemi olmamasına rağmen) bilinçli olarak, salt asimilasyona hizmet eden bir etken ve taktik bir manevra gibi kullanmaktadır.

Her yandan asimilasyon uygulamalarına ve çeşitli saldırılara uğramaya devam eden Alevi toplumu, kanaat önderleri ve temsilcileri tarihten, özellikle de Hallac-ı Mansur, Nesimi, Baba İshak, Kalender Çelebi ve Pir Sultan Abdal’dan teslim aldıkları bayrağı, ikircimliğe düşmeden Hak ve Hakikat ulaşma yolunda bedele ödemeyi göze almak suretiyle yükseklere çekmelidir. Bu hiçbir bireyin görmezden, duymaz ve bilmezden gelemeyeceği tarihi bir zorunluluktur. Bu zorunluluktan kaçmayı, kaçınmayı tarih asla affetmeyecektir. Bu sebeple bugün daha çok dayanışma ve mücadele etmek de kaçınılmazdır. 

Aleviler Newroz ateşlerinin harlandığı, yakıldığı bu günde, hak ve hakikat aşkına, eşitlik, özgürlük ve adalet aşkına, tarih boyu defalarca ateşte semah dönen Pirler, önderler aşkına bir kez daha semaha durmak zorundadır.

Newrozu özgürlük, mücadele, dayanışma bilen ve bu ateşi harlayanlara aşk olsun…

Newroz kutlu olsun!

Erdal YILDIRIM

21 Mart 2022

@welgmedya.com

Tarih: 18-03-2022

FACEBOOK YORUM
Yorum