Araştırmacı yazar Erdal Yıldırım’a Çatlağını Bulan Yazılar – Ezilenlerin Mücadele Tarihi kitabını sorduk?
Siyaset adamlarının, milletvekilleri, belediye başkanlarıyla gazetecilerin, akademisyen ve aydınların her gün gözaltına alındığı, zindanlara doldurulduğu bir ülkede kalemini özgürlükten, eşitlikten ve demokrasiden, ezilenlerden yana kullanan, Alevi örgütlülüğü ve sosyalist mücadelede ezilenlerden yana kullanan araştırmacı yazar Erdal Yıldırım’ın “Çatlağını Bulan Yazılar - Ezilenlerin Mücadele Tarihi” kitabı geçtiğimiz günlerde yayımlandı.
Ülkede demokrasi mücadelesi veren tüm kesimlerin, Alevilerin, Kürtlerin, Sosyalistlerin ve emek cephesinin sorunlarını kaleme alan, geçmişte yaşananlardan dersler çıkartılması, hesaplaşma ve yüzleşmenin kaçınılmazlığına vurgu yapan Erdal Yıldırım, kitabıyla da bu önerme ve düşüncelerini okurlarla buluşturdu.
Bu bağlamda Erdal Yıldırım ile ‘Babek Yayınevi’nden çıkan kitabı “ÇATLAĞINI BULAN YAZILAR – Ezilenlerin Mücadele Tarihi” ile ilgili röportajımızda Türkiye’deki son siyasal süreci ve aktüel konularda yaşananları konuştuk.
‘Çatlağını Bulan Yazılar’ adlı kitabınız ne zaman yayımlandı? İçeriği hakkında okurlarımıza bir bilgilendirme yapar mısınız?
“Çatlağını Bulan Yazılar – Ezilenlerin Mücadele Tarihi” Ekim ayında Sancı- Babek yayınları tarafından basıldı….
Kitap bir bütün olarak, son yüzyılda ülkemizde yaşanan çeşitli toplumsal olaylar, katliamlar, soykırımlarla baskıcı, yasakçı, yok saymacı egemen devlet anlayışına, yani tekçi politikalara karşı sürdürülen “eşitlik, özgürlük, demokrasi, barış” mücadelesini konu ediniyor..
Hepimizin bildiği gibi ülkemizdeki muhalif ve devlet tarafından, ötekileştirilmeye çalışılan Aleviler, Kürtler ile başkaca etnik kimlikler, sosyalistler, yurtseverler ve emek cephesini oluşturan kesimlere karşı uygulanan baskı, kıyım, soykırım – asimilasyon uygulamaları her geçen gün başkalaşarak, artarak devam ediyor. Kitapta bu toplumsal dinamiklerle ilgili gelişmeleri, güncel siyasal olgu ve olayları, (Koçgiri, Dersim, 68 kuşağı mücadele süreci, Maraş, Sivas, Çorum katliamları, 12 Eylül askeri faşist darbesi sonrası yaşanan olaylar, Madımak, Gazi, Gezi, Roboski, Suruç, Şengal katliamları, Seyit Rıza, Firik Dede, Hrant, Tahir Elçi vb tarihi kişilerle bu kesimlerin tarihleri, örgütlülükleri ve uğradıkları zülum politikalarını da ele alan değerlendirmeleri de içeren makalelerden oluşuyor.
31 Mart seçimlerinde oluşan ittifak nedeniyle iktidarın güç ve oy kaybına uğramasını ve sonraki süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
2002’den beri seçim hileleri, anti-demokratik uygulamalar, yasalar, polisiye ve askeri baskı tedbirler ile iktidarını güçlendiren, buna karşın ekonomik ve sosyal olarak toplumu her geçen gün yaşanılmaz bir ortama sürükleyen AKP’ye karşı özellikle HDP önceki Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın çabalarıyla oluşan seçim güçbirliği, büyük şehirlerde iktidara büyük yenilgiler tattırdı. Bu çağrı ve ittifak özellikle İstanbul, Ankara, Mersin, Adana, Antalya gibi büyük şehirlerde etkili oldu ve buralarda HDP’nin CHP'li adaylara oy vermesi sonucu AKP bu belediyeleri kaybetti. Bu durum AKP’de özellikle seçim sonrası önemli bir kırılma ve güven kaybına sebep oldu. Halkta ise “iktidarı yenebiliriz, iktidarı düşürebilir ya da değiştirebiliriz” motivasyonunu güçlendirdi. İktidarı ise kaybediyoruz paniğine sürükledi.
Fakat ne yazık ki CHP kısa bir süre sonra, daha önce sayısız kez yaptığı gibi, gitmekte olan, ya da heran gidecek durumda olan iktidara koltuk değneği oldu ve yeniden AKP iktidarını sınır ötesi tezkeresine ‘EVET’ diyerek güçlendirdi.
Bu sınır ötesi desteğin önemli bir anlamı vardı. Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı bütün kozlara rağmen (milyonlarca mülteci, IŞİD şer cephesi, paramiliter selefist güçler) zor bir süreçten geçiyordu. Ancak ırkçılığın, şovenizmin, milliyetçiliğin öne çıkarıldığı bu sınır ötesi operasyonun yöneldiği hedef çok anlamlıydı. Zira sınır ötesi operasyonun amacı ve hedefi, yılların büyük bedeller ödenmesi karşılığında kazanılmış olan Rojava Devrimini yıkmaktı.
Ve CHP, 1920 den beri görevlendirildiği gibi bir kez daha devletten – egemenlerden yana tavrını sürdürdü. Hükümetle aynı doğrultuda hareket ederek, yıkılmak üzere olan AKP yi bir kez daha kurtararak, ırkçı faşistlerle bir kez daha, doğasına uygun olarak aynı saflarda buluşarak hem Rojava Devrimini engelleyip yıkmak, hem de emperyalistlerin Ortadoğuyu “böl, parçala, yönet” politikalarına hizmet etti.
CHP’nin sınır ötesi tezkereye “Evet” oyu vermesi seçmende nasıl bir düşünceye – duyguya sebep olmuştur?
AKP’nin Kürtleri topyekûn yoketme, katliam ve soykırıma uğratma çabasına destek veren CHP nin bu tavrı Kürtlerde ve Kürt seçmenlerde bir kırılmaya sebep olmuştur. Ve ne yazık ki, 31 Mart ve 23 Haziranda gerçekleşen büyük dayanışma duygularının yerini güvensizlik aldı..
AKP, MHP ve CHP’den aldığı güçle, HDP üzerindeki hukuk dışı, adaletten yoksun baskılarını seçimlerden sonra daha da arttırdı, birçok belediyeye kayyum atandı. Belediye başkanların, Belediye meclis üyeleri görevlerden el çektirilmenin yanında uyduruk suçlamalarla gözaltına alınıp tutuklandılar.
Tüm bu olumsuzluklara karşın her geçen gün artan toplumsal huzursuzluk, toplum üzerinde dayanılmaz baskı ve uygulamalar, AKP’nin kendi içinde de çatırdamasına yol açmıştır. Yılardır birlikte yol yürüdükleri, pasta paylaşımında ayrışma noktasına gelen kimi eski AKP liler ( Abdullah Gül, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu vb)
Sonuç olarak bugün ve gelecekle ilgili öngörünüz nedir?
Bugün gelinen nokta, askeri ve polisiye tedbirler, vergiler, hukuk dışı uygulamalar, tüm baskılara karşın, ikinci bir Gezi sürecini, hatta belki de daha büyük bir karşı duruşu çağrıştırıyor. Zira iktidar sadece Kürtlerle, sosyalistlere, akademisyen, siyasetçilere karşı düşmanlık beslemekle yetinmiyor. Gençliğe, kadınlara, emek cephesine ve özellikle son zamanlarda da Alevi örgüt yöneticilerine yönelik baskı politikalarını devreye sokmuş gözüküyor.
Toplumsal dinamikler bu süreci iyi değerlendirir, birlikte mücadele etmenin faydasını kavrayabilir ve doğru uygularlarsa, bu iktidardan kurtulmanın koşulları son derece elverişlidir.
Kitapla ilgili:
* Kitabın kapak resmi "Madenin Arabı" sevgili önder yoldaşım Muzaffer Oruçoğlu'na ait olup, kendisine bu güzel jestinden ve cesaret veren sözlerinden ötürü özellikle teşekkür ederim.
* Kitabın arka sayfalarında tamamı ve kapakta da özetlemiş yazıların sahipleri, Sevim Şewe Önal, Turgut Öker, Turabi Saltık ve Hüseyin Mat can yoldaşlara da çok teşekkür ederim.
Tarih: 11-12-2019